Yol

En az 10 yıldır, her hafta en az iki kez aynı yolu yürüyorum… Yol 800 metre, insan trafiğiyle yaklaşık 15 dakikamı alıyor. Hayatımın neredeyse 300 saati, bu yolda geçti… Ve bu 300 saatte 900 kilometreye yakın yol yürüdüm…
Daracık bir pasajdan çıkıp, insan seline kapıldığım bu yolda neredeyse hep yalnızdım. Son çaylar içilmiş, son vedalar edilmiş bir halde ya kulağımda bir müzik, ya kafamda deli sorularla katettim bu bitmek bilmez yolu. Kimi zaman sağa sola bakınarak, kimi zaman bakışlarım bir noktaya sabit yürüdüm.Siz hiç, aynı hislerle, düşler ve hayal kırıklıklarıyla, ümitler ve heyecanlarla dokuz yüz kilometre yürüdünüz mü?
Her bir adımınızda, sizi o süzülen insan selinin içindeki yapayalnızlığınızdan çekip çıkaracak bir el hayal ettiniz mi?
Tüm yol boyunca hayallerini kurduğunuz o son bir arama, son bir karşılaşma, son bir tesadüfün ümidiyle adımlarınızı yavaşlattınız mı?
Ve varış noktanıza geldiğinizde etrafınızı, telefonunuzu son bir gayret kontrol ettiniz mi?
Bugün yine adımlarımı sürüye sürüye koyuldum yola. Kafamda saliseler arasında sıkışan sürelerde kurguladığım düşler arasından birini seçtim…
Tramvayın yanından geçerken önüme düşen turist kafilesi, elinde “Benimle Evlenirmisin?” yazan (evet, ‘misin’ bitişik)  pankartıyla bir delikanlı… Bana soruyor olsaydı, kesin hayır demiştim. Daha soru ekini ayıramayan adamdan hayır mı gelir? Ama bana sormuyordu zaten.
Hepsini hızla geçtim. Sanki önümde yürüyen biri vardı ve onu yakalamak zorundaydım. Sanki bir an, sokakta trompetiyle acıklı bir nağme tutturmuş müzisyene dalmıştı da, benim yaklaşmamı bekliyordu. O yürüyordu, bense yolunu hatırlamaya çalışan bir şaşkın gibi insanların arasından sıyrılarak onu bulmaya çalışıyordum…
Biliyordum ki bir an, o yüzlerce saatin arasında bir an, yan yana duracaktık. Aynı anda… Duracaktık…
Elimi uzatıp ellerine, “Bana bu kez eşlik eder misiniz?” diyecektim. “Bu yolu tek başına yürümeye mecalim kalmadı artık”
Kolunu uzatıp “Onur duyarım” diyecekti… “Sizi kolumda taşımaktan, koluma giren elinizi tutmaktan, sizi bu yolda bir kez daha yalnız yürütmemekten onur duyarım”
Hiç konuşmayacaktım yol boyunca. Tüm o söylenmelerim, huysuzluklarım silinip gidecekti onun yanında. Yüzyılını şaşırmış iki baykuş gibi sessizce dertleşecekti ellerimiz.
Olmadı…
Dolmuşa binene dek kaybetmedim umudumu… Her seferinde yaptığım gibi, yine hayal kırıklıklarıma basmamaya çalışarak oturdum dolmuştaki koltuğuma.
“Bir kişi uzatır mısınız lütfen?”

 

asli.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir