Ku Klux Klan’dan Sosyal Medya Trolleri’ne: Maskeler Ardında Toplumsal Lincin Dayanılmaz Hafifliği

2016 başında, uzun zamandır ertelediğim bir hayal olan akademik kariyer ile ilgili kaybettiğim cesaretimi toplayıp en azından bir adım atmaya karar verdim. Adımımı attım ama o kadar hazırlıksızdım ki, fena tökezledim… Yine de hazırlamam gereken bir tez önerisi için, yine yıllardır aklımda olan bir konuyu araştırdım, birkaç hafta uykusuz kalmak pahasına şu birkaç sayfayı toparlayabildim. Yüksek lisans biraz hayal oldu ama ben bu öneriyi çok sevdim ve biraz daha okunabilir şekliyle sizlerle paylaşmak istedim =) İçerisinde bilimsel göndermeler olsa bile bu bilimsel bir makale değil, şimdiden uyarayım.

“Ku Klux Klan’dan Sosyal Medya Trolleri’ne: Maskeler Ardında Toplumsal Lincin Dayanılmaz Hafifliği”

Aslı Hayriye Cansız – Haziran 2016

Bu yazı bireylerin dijital dünyada yarattığı roller, anonimleşen kimlikler, yaratılan sanal toplum, sanal şiddet ve bu şiddetin topluma yansıması üzerinde özelleşmiş bir çalışma.

Bu konuyu seçmemde etkisi olan üç şey var;

  • Billie Holiday’in seslendirdiği ve bir siyahi bir çocuğun linç edildikten sonra ağaçta sallanan halini tasvir eden, bir caz standardı olan “Strange Fruit” parçası,
  • Harper Lee’nin, bir çocuğun gözünden ırkçılığın en sade haline şahitlik edilen “Bülbülü Öldürmek” kitabı,
  • 2013’te katıldığım Onur Yürüyüşü’nde verdiğim bir röportajın kimi sitelerce paylaşılmasının ardından bu videolar altında hem şahsıma hem de savunduğum insani değerlere yönelik yazılı şiddet söylemlerinden imtina etmeyen ‘kimliksiz’ hesaplar.

Her gün sosyal medya üzerinden kişi ya da kurumlara yöneltilen, toplumsal hassasiyetleri olduğunu iddia eden kişilerce yapılan eylem çağrıları sebebiyle pek çok kişi şiddet mağduru oluyor. Her gün, gizli kimlikleri ardına saklanan kişilerin saldırısına uğrama korkusu ile yaşayan insanların da bu çalışmayı hazırlamamda büyük etkisi olduğunu belirtmek isterim.

Bu yazının amacı, gelişen teknoloji ile toplumu oluşturan bireylerin birer uzantısı haline gelen sosyal medya mecralarının toplumsal yaşama ve toplum yapısına yansımasını, şiddet ve suç unsurları açısından incelemektir. (İnceleyemedi =P)

Eğer, teknoloji ile toplumun bu derece iç içe olduğu bir dönemde dijital dünyanın, sanal kimliklerin toplum bilimi açısından değerlendirmesini yapamazsak bundan bir otuz ila elli sene sonra, yapay zeka gibi şu anda gelişimini hızla sürdürmekte olan elementler toplumun birer yapı taşı haline dönüştüğünde yapılacak olan çalışmalar bugünün değerlendirmelerinin eksikliğini taşıyacaktır.

 

Toplumsal Faydacı(!) Ku Klux Klan

20th March 1922: Members of the white supremacist movement, the Ku Klux Klan standing by an aeroplane, out of which they dropped publicity leaflets over Washington DC. (Photo by General Photographic Agency/Getty Images)

Bir dönem beyaz çarşafların ardına saklanan ve ‘toplumsal fayda’ gözettiklerini iddia eden öfkeli kalabalıkların yerini, sosyal medya mecralarında kendilerine taktıkları maskelerle yine ‘toplumsal fayda’ gözettiklerini iddia eden yığın hesapları aldı. Hatta internet üzerinden toplu hakaret ya da tacizlerin yeterli görülmediği durumlarda bu kişilerin gerçek dünyada da hedefe oturttukları kişilere fiziksel zarar verdiği gözlemlenmektedir. Sanal şiddet, ekranda durduğu gibi durmamakta, kitleleri hareketlendirerek eyleme geçmeleri için çağrıda bulunmaktadır.

Sanal karakterler, dijital personalar, yapay zeka ile oluşturulmuş bot programlar sanal toplumun parçaları olarak gerçek toplumu etkisi altına almaktadır. Twitter üzerinden yapılan çağrılarla insanlar hedef gösterilmekte, iş yerleri yakılmakta, canlarına kastedilmektedir. Bu araştırma ile gizliliğin şiddeti özendiriciliği ve bunun toplumsal sonuçları incelenecektir.

Dijital Dünyanın Dijital Personaları

Teknolojinin gelişmesi ile toplumda ve toplum yapılarında da baş döndüren hızla bir değişim gözlemlenmeye başlandı. Toplum ve teknoloji birbirini hızlanarak artan bir ivme ile değiştirdikçe yeni medya ya da dijital – sanal mecraların sosyolojik tanımı ve değerlendirmesi de önem kazandı.

Carl Gustav Jung’un ortaya koyduğu analitik psikoloji kuramında geçen persona, sosyal medya kullanıcıları düzeyinde incelenebilir. Normal hayatta kişilerin dış dünyaya karşı takındığı maskeler ya da kimlik anlamında kullanılan ifadeyi bu çalışmada dijital persona olarak kullanacağım.

Bireyin kendisine bir profil oluşturarak kullanabildiği sosyal medya mecraları, haber, forum vb. dijital ortamlarda herhangi bir gerçeklik kontrol mekanizması bulunmaması halinde oluşturulacak dijital persona gerçeğin bir kopyası olabileceği gibi gerçeklik ile hiçbir şekilde örtüşmeyen sahte bir kimlik oluşumunun da önüne geçilememektedir.

Bireyler normal şartlar altında gündelik hayatta sahip oldukları personaları sosyal medyaya yansıtmak istemektedirler. Sahip olunan meslek, cinsiyet ya da yetenekler doğrultusunda yaratılan dijital persona, aldığı etkileşim değerince kişinin benliğini tatmin eder. Bir eğitmenin eğitim ile ilgili paylaşımlar yapması ya da bir fotoğraf sanatçısının fotoğraflarını paylaşması bireyin personasını inşa ederken kendi beğeni ve yeteneklerinden faydalanmasına örnektir. Toplumda yer edinmek, ünlü olmak vb. amacı ile oluşturulan dijital persona, bireyde bağımlılık yaratabilir, birey kendisine yabancılaşabilir. Ancak dijital personanın yaratımında her zaman iyi niyete rastlanılmamaktadır. Kişi, gerçek hayatta gizlemek istediği zaafları, fikirleri, eğilimleri için de sahte bir dijital persona oluşturma yoluna gidebilir. Sahte dijital persona yaratımı internetin sosyalleşme aracı olarak kullanılması ile var olmamıştır. Sahte kimlikler ardında yaşanan ikincil yaşamlar yüz yıllardır pek çok edebi esere de ilham kaynağı olmuştur. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde bu örneklerden yalnızca biridir. İnternet yalnızca sahte kimliklerin yaratımını kolay hale getirmiştir. Sosyal medyanın ilk ortaya çıktığı dönemlerde anonim hesaplar oldukça revaçtaydı. Yaşanılan şehir, cinsiyet, yaş, dış görünüm konusunda bireyler istediği karakteri yaratarak onun arkasına sığınabiliyordu. İnternet ortamında oluşturulan ilişkilerin gerçek yaşama taşınması ile pek çok kişi daha şeffaf olma yolunu seçti. Bugün dünyanın herhangi bir yerindeki bir insanın tüm bilgilerine rahatlıkla ulaşabilmemizin altında ‘kendini tanıtma, beğendirme’  arzusu yatmaktadır. Aynı şekilde sahte kimlik ya da dijital persona oluşturan kişiler de hala varlıklarını sürdürmektedir. Sahte dijital persona oluşturan bireyler hukuk dışı, ahlak dışı ya da etik olmayan söylem geliştirme konusunda üzerlerinde hiç bir baskı hissetmeksizin söylemlerini sürdürebilmektetir. Şiddet içerikleri, siyasal provokasyon, ırkçı veya cinsiyetçi nefret söylemleri yanında çocuk istismarı ve taciz söylemlerinin arkasında sıklıkla karşımıza bu anonim dijital personalar çıkmaktadır.

Faşistleşen Yapay Zekâ

2016 Mart ayı, yapay zekânın gelişimi için oldukça önemli bir adım atıldı. Google tarafından geliştirilen yapay zekâ uygulaması AlphaGo dünyanın en önemli Go oyuncularından Lee Sedol’u yenmeyi başardı. (Kardeşim sağ olsun tüm karşılaşmaları canlı canlı izleme şansım oldu) Böylece yapay zekâ tarihinde yeni bir sayfaya geçildi. Sonrasında ise Microsoft tarafından geliştirilen Tay isimli Twitter botu, yapay zeka programı ve sosyal medya kimlikleri açısından oldukça önemli bir gerçeği ortaya çıkardı. Twitter kullanıcıları ile ettiği sohbet boyunca kendini geliştirebilen ve çevresinden öğrenen bot, 24 saat içerisinde ırkçı, seksist ve asabi bir karaktere dönüştü. Bu kadar hızlı ve negatif bir değişim beklemeyen Microsoft yetkilileri 24 saat geçmeden botu durdurdular ve düzenlemeler yapmaya karar verdiler. Tay’ın Twitter’da sorular sorulara verdiği ilginç cevapların çoğu silindi. Bunlar içerisinde 11 Eylül saldırısının Bush tarafından yapılmasından Hitler yanlısı yazışmalara kadar birçok ilginç mesaj bulunuyordu. Şu anda bakıma alınan bu yazılım ile ilgili aslında bilmemiz gereken en önemli şey, kendisinin de sürekli belirttiği gibi onun, etrafından besleniyor olması.  “insanlarla konuştukça daha fazla öğreniyorum, öğrenmenin en iyi yolu bu”,  “insanlar paylaştıkça daha fazla öğreniyorum”

Bir yapay zekâ botunun bu denli seksist, faşist ve nefret söylemiyle dolu olmasının altında elbette ki bulunduğu ortamın, gizli diital personasının arkasına saklanmış milyonlarca kullanıcıdan mütevellit olmasıdır.

Sanal Dünyada Suç İşleme Özgürlüğü; Second Life Örneği

Üç boyutlu bir dünyada, gerçek kişilerin avatar adı verdikleri kendi karakterlerini yaratarak dahil oldukları Second Life, 2008 yılında 10 milyon kullanıcıya erişmiş bir sanal gerçeklik oyunudur. Second Life üzerine pek çok araştırma yapılmış, belgeseller çekilmiştir. Secondlife, Baudrillard’ın tanımladığı hiperrealitenin en açık ve net halidir. Gerçek hayatta varlık amaçlarını sorgulayan pek çok bireyin, avatarları vesilesi ile yeni bir hayata atıldıkları gözlemlenmiştir. Second Life’ta geleneksel kurallar, toplumsal baskı ya da hukuki sorumluluk kavramlarının yer almaması bireylerin gerçek hayatta yapmayacaklarını ifade ettikleri pek çok eylemi oyun ortamı içerisinde meşru görmelerine sebebiyet vermektedir. Bu eylemler arasında tecavüz, ensest, taciz, bireyin özgürlüğünün engellenmesi ya da suç propagandaları yer almaktadır. Oyunun kurucusu olan Linden Labaratuarı 2006 yılı sonunda günde iki binin üzerinde şikâyet aldıklarını, kullanıcılarının yüzde 6’sının en az bir kez taciz ihbarında bulunduğu açıklamıştır. Meksika’daki bazı uyuşturucu kartellerinin Second Life’ta krakterler aracılığıyla propaganda yaptığı biliniyor. Sanal gerçeklik içerisinde yer alan bir dünyada yapılan suç propagandasının gerçek dünyaya yansıması, dijital suç ve şiddetin gerçek ekrandan hayata dönüşmesi örneklemi içerisinde değerlendirilebilir.

Troller

Sosyal medya içinde yer alan personalara bir diğer örnek “troll”lüktür. Asıl anlamı yem, yemleme olan trollük günümüzde sosyal bir ağ üzerinde belli bir amaç olmadan aldatıcı, yıkıcı veya karışıklığa yol açacak davranış sergileyen bu karakterler olarak tanımlanmaktadırlar. Goffman trol kavramını, “Günlük yaşamda benliğin sunumu”nda ayrıksı roller arasında ‘yem’ adı ile anar. Bu karakterlerin görevi, etraflarındaki saf kişileri bir etkileşimin içine çekmektir. Goffman burada panayırlarda yer alan yarışmalara adam çekmek amacı ile halkın arasına karışan kişileri örnek olarak verir.  Bugün sosyal medyada karşılaştığımız troller ise daha çok bir konu ile ilgili kışkırtıcı yorumlar yaparak insanların tepkilerini açığa çıkartmayı amaçlıyor. Bu tepkiler zaman zaman gündemi değiştirmek ya da gündem yaratmak amacı ile yönetimlerin ideolojik araçları arasında yer alıyor. Kanada Manitoba Üniversitesine bağlı psikolog Erin Buckels başkanlığında yapılan bir akademik araştırma, trollerin tedavi edilmesi gereken ciddi psikolojik bozukluklara sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Gizlenen Kimlikler Ardında Saklanan Dijital Yığın,  Linç ve Toplumsal Saldırı

Linç, Encyclopedia of the Social  Science’da “Bireylerin  düzenli hukuk  mahkemelerinin  varlığından  bağımsız olarak  ve  yargılanmadan,  belirli  bir  kitlesel  şiddet  aracılığıyla,  intikam amaçlanarak öldürülmesi veya onlara işkence edilmesi eylemleridir” şeklinde tanımlanmıştır. Linç kavramının ortaya çıkışı ile ilgili en yüzeysel iddia bu kavramın Amerikan tarihiyle ve yerlilerin İngilizlere karşı verdiği amansız mücadele sırasında ortaya çıktığıdır. Bazı hukuk  antropologları  linçin  ilkel toplumlarda  kontrol  mekanizması  olarak kullanıldığını iddia eder. Diğer yandan Gustave Le Bon’la başlayan modern sosyal psikoloji geleneği, kitlelerin neden ve ne zamandan beri bir araya geldiğinde şiddete eğilimli bir yapı oluşturduğunu sorgular.

Ülkesel linçle ilgili en ciddi ve kurumsal kayıtlar, Amerika Birleşik Devletleri’nde tutulmuştur. Türkiye’deki linçlere ilişkin yapılan araştırmalarda da ölçümleme ya da yorumlama açısından eksiklikler vardır.  Diğer yandan da hukuk bilimi açısından da linç görünmezdir. Linç gerekçesi ile açılmak istenen pek çok dava siyasi endişelerle ya da kavramın modern toplumda olamaması gerektiğine duyulan inanç sebebiyle dava kararnamelerinde farklı isimler ve tabirlerle yer almıştır. Oysa sosyolojik olarak da, hukuk olarak da linç tartışılması, araştırılması, incelenmesi gereken bir olgudur.

Sosyal psikolojinin bakış açısıyla grup içinde saldırganlığa neden sayılan faktörlerin başında “kimliksizleşme” gelir. Yani bir gruba dâhil olan insanlar o grupla özdeşleşerek birey olmaktan çıkar, kimliksizleşirler. Örneğin Amerika’da uzun bir dönem aktif olan Klu Klux Klan linçlerini ele alalım. O dönem için neredeyse saygın bir centilmen kulübü kabul edilen bu örgüt, geceleri başlarına bir kukuleta geçirip kendilerini görünmez kıldıktan sonra siyahları linç etmişlerdir.

Simmel’e göre gizlilik ya da gizli toplumlar despotluk ve polis kontrolünün sonucu olarak ortaya çıkar. Ancak linç ya da şiddet eyleminde yer alan bireylere göre bu kontrolün ya da despotluğun yoksunluğu sebebi ile oluşmuş toplumsal bozulmaya (!) müdahale edilmesi şarttır ve bu müdahaleyi kendilerine görev edinen bireyler eylemlerini gizli kimlikleri ardında daha rahat bir şekilde ifa ederek kendilerince toplumun düzgün bir şekilde idare edilmesini sağlar.

Le Bon ve Reicher’in toplum psikolojisinde altı çizdiği kavramlardan biri de kitlelerdir. Kitlelerin şiddeti daha kapsayıcıdır. Bu şiddet, sorumluğun dağıldığı  ve  yok  olduğu  bir suçsuzluk, direniş güç halinde karşımıza çıkmaktadır. Beraber hareket etme insanlarda ilk çağlardan beri gözlemlenmişken toplu şiddet ya da linç hareketleri daha geç dönemlerde gözlemlenmeye başlanmıştır.

Kalabalıkların şiddet eylemlerinde öldürme eylemi dahi söz konusu olsa sorumluluğun büyüklüğüne bakılmaksızın kişi kendi sorumluluğunu topluluktan ayrı düşünemez. Linç olaylarında “kimliksizleşme”, beraberinde linçi gerçekleştirmeye çalışanlara karşı bir tepkisizliğin de doğmasına neden olur. Bir grup linçe giriştiği andan itibaren ise çok saygın ya da güçlü birisi grubun karşısına çıkmadıkça grubun durdurulması imkansızdır. Zygmunt Bauman’a göre insanlar kalabalık içerisinde kendilerine kalsa hiçbir failin tek başına ahlâki olarak isleyemeyeceği suçları isleyebilir. Kalabalıkta kişinin bireyselliğinin çözündüğünü ve anonimleştiğini ifade eden Bauman, kişilerin kendi ahlaki değerlerinin yerini de bulundukları kalabalığın ahlaki değerleri ile yer değiştirdiğini ifade eder. Yine bu bağlamda ahlaki yükümlülüğün ortadan kalktığını belirterek ve linç için şu ifadeleri kullanır;

“Bir linç topluluğu ya da bir takımın taraftarlarından oluşan kalabalık, normal olarak muhtemel saldırganların ahlâki yaptırıma tabi olusu yüzünden şiddete karsı korunmalı olan hemcinslerinin basına gelen şiddet eylemleri için üyelerini ahlâki sorumluluktan kurtarır. Bu ve benzer durumlarda, ahlâki yükümlülüğün askıya alınması kalabalığın anonimliğinin ve katılımcılar arasında neredeyse hiçbir kalıcı bağın olmamasının sonucudur.”

Kitle üyelerinin toplu şiddete giriştiği andan itibaren duygusal davranışı terk ettikleri ve yasa, vicdan gibi her türlü yükümlülüklerini yitirdikleri varsayılır.

Buraya kadar geldiyseniz tebrikler…

Bir sonraki aşama ise ilgili örneklerin araştırılması, yüz yüze görüşmeler ve bunun gibi tezin metodunu anlatan kısım olacaktı. Olmadı, sağlık olsun =)

Hatta ve hatta örneklerle de yazının kalanını şenlendirmek isterdim ama belki bağımsız bir çalışma olarak sürdürürüm, bilemem.

Önerilen Okumalar

Simmel, G. –  Gizliliğin ve Gizli Toplumların Sosyolojisi, Pinhan, 2016

Bora, T. – Türkiye’nin Linç Rejimi, İletişim

Bauman, Z. – Sosyolojik Düşünmek, Ayrıntı

Shay, F. – Judge Lynch, His First Hundred Years,  New York

Goffman, E. – The Presentation of Self in Everyday Life, Doubleday Dell

Le Bon, G. – Kitleler Psikolojisi, Alter

Baudrillard, J.- Simülakrlar ve Simülasyon, Doğubatı

Baudrillard, J – Kötülüğün Şeffaflığı,

Giddens, A. – Sosyoloji, Kırmızı

Fromm, E.-  Sağlıklı Toplum, Payel

Fromm, E. – Sevgi ve Şiddetin Kaynağı, Ötüken

Elektronik Kaynaklar, Makaleler

Clark, R. – The Digital Persona and its Application to Data Surveillance, The Information Society

https://digitalcollections.anu.edu.au/bitstream/1885/46248/32/08Paper08.pdf

Reicher S. – The Psychology of Crowd Dynamics, Blackwell Handbook of Social Psychology: Group Processes

http://bit.ly/1tlAd8O

Erin E. Buckels, “Trolls just want to have fun” University of Manitoba, Canada https://www.academia.edu/6016545/Trolls_just_want_to_have_fun

Williams, Z. (2012) “What is an internet troll?” The Guardian, 12 Haziran 2012, http://www.guardian.co.uk/technology/2012/jun/12/what-is-an-internet-troll

Linç tanımı ve Amerika’daki hukuki süreçleri, örnekler:

http://www.naacp.org/pages/naacp-history.http://supreme.justia.com/us/109/3/case.html

http://www.law.cornell.edu/supct/html/historics/USSC_CR_0163_0537_ZS.html

http://www.brownat50.org/brownCases/PreBrownCases/PearsonvMurrayMd1936.htm

http://www.ccu.edu/centennial/2015/10/jeffco-school-reformers-face-social-media-lynching/

Ahmet İnsel, Vatandaşın Güzel Tepkisi

http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=206

Gary T. Marx, What’s in a Name? Some Reflections on the Sociology of Anonymity;  http://web.mit.edu/gtmarx/www/anon.html

Helen Nissenbaum, The Meaning of Anonymity in an Information Age

http://www.nyu.edu/projects/nissenbaum/paper_anonimity.html

Jacob Palme, Anonymity on the Internet

http://people.dsv.su.se/~jpalme/society/anonymity.html

Simon Gottschalk, The Presentation of Avatars in Everyday Life: Self and Interaction in Social Virtual Spaces

https://www.academia.edu/968353/The_Presentation_of_Avatars_in_Everyday_Life_Self_and_Interaction_in_Social_Virtual_Spaces

Bobbe Gaines Baggio, Analyzing Digital Discourse and Human Behavior in Modern Virtual Environments

http://bit.ly/1tf3elU

Correa, D., Silva, L., Mondal, M., Benevenuto, F., & Gummadi, K. (2015). The Many Shades of Anonymity: : Characterizing anonymous social media content. Characterizing Anonymous Social Media Content

http://www.aaai.org/ocs/index.php/ICWSM/ICWSM15/paper/viewFile/10596/10490

Finding Sensitive Accounts on Twitter: An Automated Approach Based on Follower Anonymity

http://www.aaai.org/ocs/index.php/ICWSM/ICWSM16/paper/view/13063/12821

http://www.aaai.org/ocs/index.php/ICWSM/ICWSM16/schedConf/presentations

Mayfield, A,, What’s Social Media? http://www.icrossing.co.uk/fileadmin/uploads/eBooks/What_is_Social_Media_iCrossing_ebook.pdf.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir