Bir teklifin anatomisi… (1)

“bu akşam bir işin var mı? Çok güzel bir kafe keşfettim, belki bir akşam yemeği yeriz?”

Hmm.. Çok filmvari oldu sanki? Hem zart diye bu akşam sorulmaz ki? Yarın için mi sorsam? Hem hiçbir kadın öyle hazırlıksız yemeğe çıkmaz istemez.. Yemek dedim ama, kahve içmeye mi çağırsam? Çay desem çok bir dostane olur.. Yemek iyidir. Film olsa kolay, yemeğe çağırıyorsan onu daha yakından tanımak istediğin anlamını çıkarır ama burada işler böyle pek yürümüyor işte…
Yarın diye sorayım en iyisi. Merhaba diye mi yazsam önce? Selam güzellik? Naber? yok.. naber olmaz… İsmiyle mi hitap etsem? günün nasıl geçiyor desem? cevabın tonuna göre sorumu sorarım? ya cevap vermezse? şarjı bitmişse? interneti yoksa, dur bi son görülmeye bakayım? off ki ne offf… iyi de nereye gideriz ki? çok şık bir yer olmasa.. ama çok salaş da olmasa.. daha önce nerelere gitmiş bir bakayım önce.. “aa biliyorum orayı, hiç sevmemiştim” demesin.. yürüyüşe falan mı çağırsam? sahil leş adam doludur şimdi, olmaz.. hafta sonu kahvaltı belki? yok yok, akşam iyidir..
acaba küçük bir çiçek mi alsam? bakalım sevdiği bir çiçek var mıymış? aaa frezyalar paylaşmış instagramında, demek kokulu, bahar çiçeklerini seviyor..
belki küçük bir demet.. ama önce mesajı yazayım..
yazdım..
gitti..
okundu..
cevap yok..
cevap yok..
şarjı bitti?
metrobüste belki sıkış tıkış, yazamıyor?
patronu çağırdı?
toplantıda?
düştü?
10 dakika oldu…
yazıyor…
yazıyor..
yazmıyor..
yazıyor..
“yarın akşam mı? bi planım vardı ama..”

yazıyor…
yazmıyor..
yazıyor..
“planı ertelerim artık :)”
nergis alayım en iyisi…

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir