Niye bu kadar zalimsin, niye bu kadar ruhsuz?
Körlüğün, sağırlığın bu kadarını anlamaya yetmiyor zihnim…
Sana ettiğim sitemlerin hiç biri mi ulaşmaz o kulaklara? Hiç görmez misin varlığının beni sürüklediği halet-i ruhiyeyi? Bir insan nasıl aynı anda hem mutluluğun en safi halini yaşarken hazanların en dibinde boğulur? Yanında olduğum her anın bana neler yaşattığını bir nebze olsun hissetmez misin?
Nedendir bunca inkâr? Saadetimi ayaklarının altında görmek neden bu denli zevk veriyor sana?
Ah! Bayım! Sevgililerin en sevileni Bayım! Sesime karşılık bir tek boş duvarlardan akseden isyanımı duymaktan yoruldum…
Sizi beklemekten, beni duyacağınızı, göreceğinizi ummaktan yoruldum… Kahkahalarınızı, benden uzaklara savurmanızdan, muhabbetinizi benden sakınmanızdan, varlığımı adeta bir eziyetmişçesine görmenizden, ruhumu ellerinizle buruşturup atmanızdan, sadece bana takındığınız hissizliğinizden, körlüğünüzden, sağırlığınızdan yoruldum!
Rabbim! Tanrım! İnandığım ve iman ettiğim varlığım! Her daim yanına sığındığım! Her düştüğümde elimi uzattığım! Beni, senden başka duyan yok… Nedendir beni bunca sevgisizliğe mahkum edişin?
Neyin bedelidir bu? Neden yüreğime söz geçirip unutamıyorum bu zalimi? Neden yardım etmiyorsun şimdi bana?
Neden söküp atmıyorsun bunca azabı yüreğimden?
Seni bile sevmeyeni sevmeme neden izin veriyorsun?
Neden çakıştırdın yollarımı bu ruhsuzla?
Ben ki, seni gücendirsem dahi beni yalnız bırakmayacağına inandım hep…
Şimdi neden bunca sorgulamalar içinde beni bir başıma bırakıyorsun?
Sen de mi Rabbim?
…
asli.