Üç yıl…
Sizi bekleyerek geçirdiğim üç koca yıl…
Günlerini, saatlerini, dakikalarını saydığım, yanınızda geçirdiğim zamanı içinden düşemediğim ömrümün üç senesi…
Oturup muhasebesini yapmaya kalksam yüreğiniz daralır. Oysa ben daralıp sıkışmış yüreğimin içinde her günü sizinle yaşıyorum Sevgili Bayım…
Şu an yanımdasınız belki, yanı başımda…
Anlamını çözemediğim, notalara dökülmemiş şarkılar mırıldanıyorsunuz. Ben ise size haykırmak, gözlerinizin içine bakıp nefesim kesilene kadar çığlık atmak istiyorum. Üç sene değil üç asır boyunca bağırmak, hıçkırarak ağlamak istiyorum karşınızda. Belki demirden kalbinizi eritirdi isyanımın ateşi… Ama şuraya döküldükçe anlamsızlaşan cümlelerim tesir etmez size biliyorum… Bunu bilmek de teskin etmiyor işte…
Öfkelendiğimde ne yaptığımı biliyorsunuz Sevgili Bayım… Bence bunu dikkate almanızın zamanı geldi de geçti.
Onu en son ne zaman gördünüz?
Belki dün belki bin sene önce… Kurgulanan zamanların birinde olsa gerek 🙂
Kadın öfkelendiğinde ne yapıyor?
Onu da Sevgili Bay’ına sormak gerek… O biliyormuş 🙂
Peki kendisine sorarım. Sağlıcakla kalın..