Zihnimin en mahrem odalarına hapsettiğim o an, baharın gelmek bilmez tatlı rüzgârlarının hatırasını taşırcasına uçuştu gözlerimin önünden…
Benden başka gören olmuş mudur diye irkilerek etrafıma baktım.
Nefeslerle dolmuş bir caddenin ortasında, bir anın hatırasıyla çakılı kalmış halde kapattım gözlerimi. Adımlarım ilerledikçe zihnim geriye sardı zamanı.
Havada uçuşan tozlar, nefeslere karışmış dumanlar, kanatlarını çırparak sokağa birikmiş sulardan havalanan kuşlar, çın çın sesiyle bir tramvay, tramvayın önünde yürüyen sevgilisini ani bir refleksle çeken adam, dudaklardan birbiri ardına dökülen yalanlar, gürültüye karışan notalar, yere düşen bir kaç bozuk para, yanından geçen adama kaçamak göz kırpan bir delikanlı, ilerleyen, ilerleyen, ilerleyen adımlar…
Zaman zihnimde geriye akarken hepsi durdu… tozlar geriye doğru sarmal hareketlerle dönmeye başladı, nefesle duman ayrıldı birbirinden, kuşlar yeniden kondu su birikintilerine, tramvay ağır gıcırtılarla tekerleklerini geriye döndürmeye başladı, bir adam sevgilisini itekledi tramvay yoluna, yalanlar gerisingeri doluştu kokuşmuş ağızlara, notalar trompetin deliklerine sığındı usulca, yerden yukarı şıngırtıyla yükseldi bir kaç bozuk para, bir delikanlı gerisingeri sürünerek geçti bir adamın yanından gözleri kapanarak, adımlar, adımlar, adımlar… parmak ucundan topuğa doğru yere değen ayakkabılar.
Hayal ile gerçek arasında sıkışmış o an tekrar canlandığında zihnimde derin bir sessizlik, bitmez bir karanlıkta durdu zaman.
Gözlerine baktım,
Oradaydılar…
Gözlerimi kapattım,
Yere düşen birkaç bozukluk uyandırdı beni düşümden…
Tamino – Reverse & Habibi eşliğinde…