krallığı terkedişim…

Aniden karar verdim, hiç kimseye sormadan
daha yeniydi tacım, tahtım safir ve kumdan
bir gece yarısıydı saray derin uykuda,
odamda bir hayalet benle nöbet tutmada

 

önce farketmemiştim nefesini ensemde
bir an ürperdi ruhum, bedenim titremede
sesim çıkmaz bağırsam, sussam gitmez ki birden
sakin ol dedi ama ,sesi sanki derinden

zararım yok kimseye, ben tacının ruhuyum
sen hiç hatırlamazsın, ben anılar doluyum
eğer beni kovarsan sonsuza dek giderim
ama ruhsuz tacınla seni deli ederim

dedim tamam misafir, otur anlat öykünü
ama gece erken gel, sonra bölme uykumu
eğer kalırsam halsiz nicedir halkım hali,
adaletsiz kralın söyle nasıldır sonu

böylece anlaştık, sessiz hayaletle ben
her gece gelecekti ben uykuya dalmadan
öyküsü işte budur, sahipsiz tacın ruhu,
meğer benim olmadan neler yaşadı durdu..

saf altından bir taştım, dağda buldular beni,
nice kavgalar verip paylaştılar cismimi…
kah altın kılıç oldum, kah kralın gözdesi
tüm halklar gördü gözüm, ben halkın tek ukdesi

savaşlar gördüm bitmez, ne krallar devirdim,
emin olduğum tek şey; ben o altın cisimdim
bir zamanlar o dağda mutlu mesut yaşayan
kimse bilmeden mutlu, şimdi paylaşılamayan

en güzel anılarım birkaç sene önceydi,
bir perinin boynunda, ah ne kadar inceydi…
bir savaş meydanında ağlarken buldu beni,
üstümde asil kanlar, savaş ne de feciydi

peri kızı düşündü; benim yerim yanıydı
barışı sağlayacak düşler diyarındaydı
o muhteşem kalesi sanki göğü delerdi
binlerce peri hergün neşeyle dansederdi

şarkıları dolardı beyaz koridorlara
düşler dağıtırdı hep zavallı olanlara
hakimiyet ondayken dünya barışı tattı
ne yazık ki bu hüküm karanlıklara battı…

hain pusu kurdular düşlerin perisine
bir gece zehir düştü uykulu düşlerine
o kan kustukça gökler karanlığa boyandı
karanlıkta gezenler zaferlere uyandı

boynundan düştüğüm an anladım dünya bitti
karanlık krallıklar yine halka hükmetti
kaybolduğum kalede babanız buldu beni,
tacını devredeceği size taç yaptı beni

işte siz bu dünyanın aciz krallığında,
başınızda karanlık güçler uyandığında
perilerin laneti sizi de bulacaktır
öçlerini almaya beni yolayacaktır

insanoğlu ki yıktı barışın kalesini
elbet ödeyecektir bunların bedelini
benden size tavsiye yüreğinize bakın
merhamet galip ise siz bu işi bırakın…

sözleri bittiğinde gün ağarmakta idi
gözlerim yaşla dolmuş, kalbim donmakta idi
aldım altın tacımı eskilere büründüm
saraydan çıkar iken sadece bir köylüydüm

kralsız kalmış halkım kesin ağlayacaktı
ama kalsaydım eğer taç beni boğacaktı
ben ne kadar uğraşsam insanlar değişmezdi
nefretin hükmü varken benimki seçilmezdi

aniden karar verdim, hiçkimseye sormadan
daha yeniydi tacım, tahtım safir ve kumdan

20.10.2007, 19:43

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir