İnsanlı…

İçimde yatışmaktan çok uzak, kocaman bir öfke var.
Gittikçe devleşen ve devleştikçe kontrolünü yitirdiğim bir canavara benzeyen bir öfke. Sanki devleşmese kontrol edebilirmişim, ya da hayatımı canavarları evcilleştirip onları yönetmekle geçirmişim gibi! Benimki de laf işte!
Nedenini deştikçe, yarılıp açılmış irin dolu bir yara gibi etrafa saçılıyor. Saçılan her parça daha da büyüyüp ayrıldıkları bütüne ekleniyor. Yine kontrol etmeye çalışıyorum… İçinden boşalttığı havayla havada taklalar atan bir balonun içine, havasını geri sokmaya çalışmak gibi nafile uğraşıyorum.
Sanırım sorun biraz da bu… Hala kontrol etmeye çalışmak. Sihirli kelime “kontrol”.
Oysa kontrol merkezi olanları yönetmek yerine kendisine sürekli yeni kontrol alanları açmakla meşgul. Kimse işini doğru yapmıyor. Başta kendi kontrol merkezim olmak üzere. Elindeki işle uğraşmak yerine “olmayan”la didişip durmayı tercih ediyor. Kaçıyor… Kaçıyorum… Aklımı kaçırıyorum… Aklım, benden kaçıyor.
İnsanlar bağırarak konuşuyor. İnsanlar sana çarpınca özür dilemiyor. İnsanlar kalktıkları yemek masasını, çıktıkları deneme kabinini, kullandıkları tuvaleti içleri gibi dağıtıp, pisletip, kirletip bırakıyor… İnsanlar birbirine selam vermiyor, insanlar gülümsemiyor. İnsanlar her akşam entrika dolu diziler izliyor. İnsanlar öğle aralarında, az evvel masalarından kalkan mesai arkadaşlarının arkasından aşağılık ifadelerle konuşuyor. İnsanlar yıkanmıyor, dişlerini fırçalamıyor, deodorant kullanmıyor, kıyafetlerini değiştirmiyor ve kokuyorlar. İnsanlar sırada-otobüste-durakta-merdivenlerde-evlerinde-iş yerlerinde birbirlerinin fiziksel ve ruhsal mesafelerini göz ardı ediyorlar. Bunlar beyaz yakalı, bunlar okumuş insanlar. En son lisede edebiyat hocasının zoruyla bir kitap okumuş insanlar. İnsanlar düşünmüyor. Vicdanları yok, saygıları yok, bilgileri yok, ahlakları yok. Tek bir şeye sahipler; sonsuz ego!
İnsanlar hırsız. Emeğini, enerjini, havanı, bedenini, ruhunu en önemlisi de zamanını çalıyorlar.
Her gün, insanların içinde, onlarla beraber yaşamaya çalışıyorum. İçimde bir öfke büyüyor. İnsanlıktan çıkmaya çalışıyorum. İnsan olmamak istiyorum.

İnsanlı…” için 4 yorum

  1. Nasıl oluyor bu bilmiyorum.. Nasıl oluyor da yazdıklarınız benim içimden kopup gelmişcesine akıyor önümde. Şimdi bu yazdıklarınız üzerine 5 sayfa da ben mi yazsam acaba diye geçiyor içimden ama neye yarar ki irinli yarayı daha fazla deşmek. Bu öfkeye içimizde “insanlık” adı ile inşa ettiğimiz yazılım mı sebep oluyor? Onu mu atalım o zaman? Ruhsuz robotlar olarak yaşarsak daha mı az ızdırap duyarız? Bu “insanlık” diye inşa ettiğimiz yazılım bir hata mı yani bu evrende?

    Peki bizi bu yalana kim inandırdı? Bu erdemlere, bu ilkelere, paylaşmaya, gülümsemeye kim inandırdı? Benim suçum neydi ki her gün ölen bir yıldızın çöküşünü içimde sönümlüyormuşum gibi geliyor.

    Sağlıcakla kalın

  2. Ne güzel gözlemlemişsin aslında.Bunları kelimelere dökmek ap ayrı bir yetenek.Tebrik ederim seni:)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir